1 Ocak 2015 Perşembe

Acı Sözler


Kırık dökük gözyaşları var yüzümde. Sildikçe artıyor, durdukça acıyor..
Dün tarih oldu yarın sır. Bugünümün kıymetini bil,
belki yarın yokumdur kim bilir?
Bağışla anne kusurumu, yine beş para etmez insanlar için ağladım..
Yıkık dökük hayallerle bıraktığın yerdeyim..
O gözlerinde gördüğüm ışığı daha unutamazken,
korktuğum tek şey bana eskisi gibi bakmamandır..
Yinede ben toparladım yerden kalbimin kırıklarını.
Sırf ayaklarına batmasın diye..
Zaman, elbet soğutur bir gün kalbimi.
Ahlar mı kalır içimde, anılar mı bilmeyeceksin!
Genç yaşta nedir bu Azrail çağrısı diyorlar!
Sorun yaşamak değil, sevdiğin seni terkedince
işte o zaman istiyor insan ölmeyi..
Bilemedim be annem hiç gitmeyecekmiş gibi bakıyordu gözlerime..
Oturup iki dakika kafamı yaşasan, üçüncü dakika intihara bağlarsın..
Artık böyle oldum ben; biraz güvensiz, biraz hissiz, biraz kimsesiz, ama çokça sessiz, tepkisiz ve çok şeye karşı isteksiz..
Dayanır Canım Acılara, Söylemeyin Anneme..
Ben hava soğuduğu zaman değil. Hayattan soğuduğum gün üşüdüm..
Ve Anlıyoruz Ki, Canından Çok Seven Değil De,
Babası Zengin Olan Kazanıyor Bu Hayatta..
Dışardan Çok Mutlu Bir Yaşam Sürüyoruz Gibi Gözüksede Birader,
Geceleri 4 Duvar Arasında Müebbet Yemiş Hayaller..
İnan Benim İçime Attıklarım,
Senin İçine Aldıklarından Daha Çok Acıtır Canını..
Bir insan acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil, deliliğini görürler..
Sigarayı bıraksam diyorum, tamamen sana başlasam. Sen daha çabuk bitirirsin işimi, böyle çok yavaş ölüyorum..
Sahi neydi o kural..
Sevince mi kaybediyorduk?
Sen sen ol arkanda canlı ceset bırakma..
Ne zaman perde açılsa içime, hep senin rolün veriliyor bana. Sen oynuyorsun, ben susuyorum..
Canım sıkıldığı için mi böyleyim,
yoksa gerçekten acı mı çekiyorum bilmiyorum..
Kar taneleri olsam. Sokağına pencerene düşebilsem keske.
Eridiğimi görebilmen çok mu zor?
Bazen şu ölümün kokusu üzerime sinse diyorum.
Ölümü koklasam da aldanmasam dünyaya..
Hadi git!
Seni azad ediyorum.
Yolumun eri olamadın ya,
gönlünün fakiri ol!
Ölüm bile üzerinden zaman geçince eskir.
Geçmeyecek diye yanıp tutuştuğunuz acılar eskir,
aşklar eskir, gidenler eskir, dönenler eskir..
Zamansız bir başlangıçtı bizimkisi. Benim başımı yaslayacak omuzlara değil, bağrıma basacak taşlara ihtiyacım vardı!
Senin olmayacak birini sevdiğin zaman.
Çift mesai yapar ömrün.
Gündüz yaşamaya, gece ölmemeye çalışırsın..
Oysa ne çok cümlem vardı benim. Her şeye inat, yüreğimi ısıtan ne çok hayal. Yere düşen ilk kar taneleri gibiydi tutunamadık..
Gençler birbirlerini beğenmiş sevmiş cümlesinin ardından bana ölmek düştü.. (Kara Melek)
Tırnakları Yenmiş Bir Hayatın, Kanayan Parmak Ucundaydı Umutlar..
Belki de sen bana bir başkasının
''BEDDUASIYDIN'' be sevgili.
O yüzden yüreğimin yüzünü hiç güldürmedın!
Üzüntülerimi Boğmak İçin İçiyordum;
Ama O Lanet Olası Üzüntüler Yüzmeyi Öğrendiler..
Bunca çığlık ve acı boşuna değildir gecelerde. Güneş, kolay doğmuyor elbet, karanlığa mahkum edilmiş yüreklerde..
Evet acı çekiyorum senden sonra, ama unuttuğun bir şey var. Çektiğim her acı beni değil, içimde ki seni öldürmekte!
Çekip gitmek gibi bir şey bu. Uzaklaştırmak kendini her şeyden. En basiti ben artık yokum. Teşekkürler gülümsettikleriniz için..
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; biri benim, biri de serseri kaldırımlar..
Adaletsiz koca dünya yine olan bana oldu, aşk ateşi, yar acısı dönüp durup beni vurdu!
Şimdi kapıdan gireceğini hayal ediyordum, bana güleceğini. Sonra kızıyorum kendime, giden sen değil miydin en önde..
Çok sessiz bir gece.
İçimdeki çığlıkları birileri duyacak diye ödüm patlıyor..
Umutsuz umutsuz attılar beni, renksiz güneşe.
Rengi yoktu ölümün! Sonu yoktu bugünün..
"Çok gülüyorsun bu aralar." diyorlar.
"Saklayacak çok acım var." diyemiyorum..
Al götür gözyaşlarımı, cenabet gönlün yıkansın..
Suskunluğuma isim koy kaba harflerle. Öl de, yıkıl de, gel deme! Ben sükut-u hayal derim derin sessizliğime. Suskunluğuma bir perde çek kalın örtülerle. Parmaklarını dudaklarına götür sadece, sen de, ben de, ama biz deme! Biz dokunur derin sessizliğime..
Ağlarla kaplı hiç bilemezsin her yanım, her sözüm, her savaşım, her yarım. Öyle zor, öyle zor, öyle zor geliyor ki her yeni gün, her yeni gün, her yeni gün, her yeni gün..
Bazen benim, bazen senim, bazen de herhangi biriyim. Belki de hiç kimseyim. Belki de herkesim. İşin özü mü? Kimseyi ilgilendirmiyor! Hiç kimseyi! Yeri geliyor onu bile..
Kıyamadım! Gri bir fona yerleştirdim bu sevdayı, beyaz kalemlerle üstünden qeçtim. Resim mi yaptım, yazı mı yazdım, yoksa yazgıma mı baktım bilmiyorum. Tek bildiğim silmeyip sadece gri'ye boyadığım..
Ne güzel doğup, büyüyüp ölecektik işte. O büyüme çevresinde devreye aşk girdi, ölene kadar, ölüp, ölüp dirildik..
Güldüğüme Aldanıp Zannetme Beni Bahtiyar!
Yaşımız Çok Genç Ama Yüreğimiz İhtiyar..
An gelir insan gülerken ağlarmış. Gözyaşları sel olup kalbine akarmış. Kahkaha bir maske derler bilrimisin? İnsan sevdiğinden ayrılınca bu maskeyi takarmış..
O gitti bir daha dönmez artık. Bilmez acı çektiğimi, bilmez onsuz hayallerde yaşadığımı, bilmez yüzümdeki gülücüklerin sahte olduğunu..
Bir gün öleceğimi biliyorum beni gömenlere söyle ki, ellerimi açmasınlar. Çünkü elerimin içinde ellerinin sıcaklığını götüreceğim..
Şimdi Kim Girse Kalbime, Burda Bir Ceset Var Deyip Geri Çıkıyor!
Ruh yara aldı mı bir kere durmadan acı yürür bedene.
Et acır, kemik acır, kan bile acır..
Kimse bilsin istemem ağlarken güldüğümü.
Ben herkesten gizlerim yaşarken öldüğümü..
Sen beni zamana bırakmaya devam et,
bakalım zaman beni sana bırakacak mı? Ölüm var..
Rüyalarımdaki Kadar Güzel Olsaydı Hayat, Şimdi Saçlarım Beyazlamazdı..
Gitmem diyenlere sesleniyorum!
"Herkes gider bir gün, ya ölerek ya da öldürerek"
 ama mutlaka gider..
Hep Biz Sorduk "İyimisin" Diye,
Bizim İyi Olmadığımızı Bile Bile!
Ben Doğarak Kötü Hayata Başlangıç Yaptım. Seni Severek Kötü Hayatımı Sonlandırdım! Şimdi Mezarımın Üstünde Güller Açıyor..
Ümitlerimden yana bir mezar kaz.
Göm beni orta yerine.
Belki de mesut olurum,
ben sende öldüm diye..
Ne zaman söyleyecek bir sözüm olsa bakıyorum.
Benden erken kalkan olmuş. Geç kalmışız ana rahmine düşmekte.
Sevilmekte ve sevmekte..

Ben yıkılmış dünyamın içinde kazazedeyim! Senin sayende hayatımdaki göçük duygularımın altında can çekişiyorum..
Bana Surat Asma Hayat,
Misafirim Sonuçta Kalkar Giderim!
Bir damla mutluluğu biriyle paylaşmak istediğinde,
yüzünü rüzgara dön ben ordayım..
Canımı acıtsalarda.. seni hatırlattıkları için iyi ki varlar!
İçimdeki çocuk çok mutsuz! Kimse bana oyuncak vermeye kalkmasın kırarım..
Doğruyu söylemek gerekirse, hayatım acı bile vermeyen upuzun bir sıkıntıdan ibaret!
Herkes Kaybettiği Kadar İçecekse;
O Masadan En Son Ben Kalkarım!
Beni hayata bağlayan bir şey yok.
'Gitme' diyecek hiç kimse yok!
Ben sevmeyi beceremedim, belki de sevilmeyi.
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı..
Senin uçurum gibi gözlerin vardı.
Benimse intihara meyilli sevmelerim!
Gönlümün yıkıntılarında can çekişiyor umutlarım..
Seslendim ölüme, ölüm duyupta beni seçmedi..
Bazı dertler o kadar büyüktür ki gözler ağlamaz,
sadece kalbin sessizce kan ağlar..
Geçirdiğimiz günlerde güldüğümüz yerlerde şimdi hazan rüzgarları esiyor!
Gidiyorum rüzgarın estiği yere...
Sen kendini ne zannediyorsun bilmiyorum ama,
ben herkesi "sen" zannediyorum..
Hayat nasıl gidiyor diyorlar,
bilmem diyorum yaşayan birine sorun..
Dinlediğim bir şarkıdan esinlenerek söylüyorum.
Sende başını alıp gitme ne olur..
Ağlayınca geçmiyordu acılar.
Bende güldüm geçtim..
Her şey o kadar saçma ki,
bir kenara çekilip avazım çıktığı kadar kahkaha atasım var..
Her acı, her sızı, geç de olsa bir gün geçer elbet.
Kalan hayat, birilerinin dediği gibi devam eder:
‘‘Sen sağ, ben selamet.’’
Sarmıyorum açtığın hiçbir yarayı.
Hiç olmazsa yaralarımız kalsın.
Biz öldük, bari onlar kanayarak yaşasın..
Bir gün uğrarsan sol göğsümün altındaki kente.
Hüzünlü bir sesle: BURALAR ESKİDEN HEP BENİMDİ' diyeceksin kendine!
Hep böyledir birileri yalan olur, birileri yanan..
Sen yokken kaç kere denedim. Ölünmüyor mutsuzluktan!
Sensizlik çöktü yüreğime, ne sol'um dayanıyor buna, ne de soluğum..
Doğmayan kızımızın adı mı? ''Hüzün'' olsun..
Derin uyu, ölü sansın yanındaki! Uykuların, yüreğim gibi derin olsun geceleri.
Ölü gibi soğu, soğuktan ölür gibi yum gözlerini. Tıpkı benim gibi!
Ne zaman kırılsam birilerine, sükut nakışlı hırkalar giyiyorum.
Kıvrılıp da içimin denizlerine, boş ver nasılsa öleceğiz diyorum..
Kendime bir not bıraktım gideceğime dair.
Ve sonra kapıyı çarpıp çıktım kimsesizliğimden..
Bu kaçıncı cemredir kalbime düşüyorsun.
Nasıl bir baharsın ki hâlâ üşütüyorsun.
"Kadınlara çok güvenme onlar mutlaka giderler" demiş dedem babama
ve şöyle eklemiş: "Bak annene, benden önce öldü işte".
Deli gibi sarhoş olup her şeyi iki tane gördüğümde bile, sen birtaneydin..
Sesini özlemedim. Yüzünü de, ellerini de, yanımdaki varlığını hele hiç!
Daha yazamıyorum, uzayan burnum, kalemime çarpıyor, bırakıyorum..
Kalkıp gidemediğiniz yerlere, dalıp gidersiniz..
Çok merak ediyorum kendimi!
Başıma bir şey mi geldi?
Öldüm mü kaldım mı?
Hiç haberim yok kendimden..
Ben de bilirdim gitme demeyi!
Ama morgta yatan bir cesede,
kalk gidiyoruz demek
gibi bir şey olurdu bu.. (Y. Erdoğan)
Nasılmıyım?
İyi görünen akıl hastası kadar deli..
Evde kaldın dediler bana. Sende kaldım, diyemedim..
Gözyaşıma senin acın karıştı..
Öyle bir sevişi vardı ki...
Sizlere ömür..
Beklerken bütünleşmişim soğuk mermerin rengiyle.
Meğer bu sokağın bir taşıymışım.
Kaç yabancı basmış üstüme sayamadım..
Bir gün sorarlarsa beni sana..
Küçük bi dünyası vardı, onu da ben kararttım dersin..
Aklımdasın diyen balıklar, ömrümdesin diyen kelebekler gördüm..
Birden fazla canımın olduğunu, yokluğunla her gün ölerek anladım..
Bazen öyle seversin ki; yılan olsa sarılır, yalan olsa inanırsın!
Gözünde gönlünde sokaklardadır.
Ama adın gibi biliyorsun, bugün de gelmeyecek!
Elimde acının resmi var, ücreti peşin ödenmiş..
Zaman! Acelesi olan gizli düşman.
Elinde ki fırçayla saçlarımızı beyaza boyayan,
yüzümüze çizgiler çeken usta ressam!
Zamanla geçmiyor işte.
Çünkü zamana değil, sana ihtiyacım var..
Artık sarılsan da geçmez acım.
Teninden başkasının kokusu gelir,
daha çok yanar canım!

Sanki gözümü ilk açtığımdan beri varmışsın gibi geliyor..
Sen giderken beni nereye götürdün?
Aylar oldu kendime bir türlü gelemiyorum..
Bazıları gitmeyi bile beceremiyor. Ya anısı kalıyor, ya acısı..
Aşkın ölüm kokusu sarmış etrafımı. Sana son sözüm elveda..
Tanıdığımı sandığım insanlarla ilgili yaşadığım hayal kırıklıklarını
sığdırabileceğim bir heybem yok! Ve işte bu yüzden yüreğim
tıklım tıklım yorgunluk..
Ben ki senden sonra hep siyah giyerim.
Ama bunu bir yas olarak algılama!
Gözükmesin diyedir, aşk'tan kalma kirlerim..
Çünkü sen vardın acılarıma tebessüm gibi..
Ve bütün göndermeleri yapıyorum yokluğuna.
İnim inim inleyen satırlarımda, acıların koyduğu yerdeyim..
Gittiğine inanmadığım için,
dön demediğim biri var uzaklarda..
Sancılı rüzgarlar yarama değiyorda,
seni alıp götürmüyor içimden..
Bilmiyorsun ben gibi yaşarken ölmeyi!
Uzaklaş bu halde istemiyorum görmeni..
Sensizim demeye yüreğimin varmadığı,
seninleyim demeye de kanıtımın olmadığı bir yokluktayım..
Ben içimden geleni de yaptım, elimden geleni de.
Sen ikisinde de yoktun..
Ben böyle yaşıyorum işte.
Bir şeylerin anısıyla, bir şeylerin acısıyla..
Tırnakları yenmiş bir hayatın,
kanayan parmak ucundaydı umutlar..
Gör ki dünya sırtında, nice insan taşıyor.
Kimi yaşarken ölmüş, kimi ölmüş yaşıyor..
Aklının ucuna oturup kendimi bekledim.
Gelmedim, gelmedim, gelmedi..
Kızım sen hiç doğmayacaksın üzgünüm.
Baban bizi terk etti..
Dün akşam şehre seni anlattım.
Bak bugün her yer ıslak..
Ve sen yaslanacak bir omuz bulursun yine.
Benim başım boynumdan kırık, düşer omuzum üstüne..
Seni hatırlatan her şeyde, katledilmiş mutluluklarım var.
Her gülüşüm kanla karışık yağmurlu şimdi..
Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını.
Herkesin yüzü ıslak, başları eğik, herkes benim hep olduğum gibi..
Ağlamıyorum ki!
Kurban olurum dediğin gözlerimin bebeklerinde çatlak var.
Kan sızıyor her gece "sol köşemden" ömrüne!
Hiç mi için acımıyor söylesene..
İnsan bir kere birine geç kalır,
ve bir daha hiç kimse için acele etmez..
En acı ölüm şekli;
sen yetmezliğinden sonra gelen özlem bitmezliğiymiş..
Bir şeylere heves ettiğim günler vardı.
Rahmetle anıyorum..

Zamansız gelme.Elim kolum dağınıksa sarılamam..
Tekrar tekrar seni düşünüp acı çekmemek için,
kendi düşüncelerimin katili oldum ben..
Ölü kadınlar gördüm.
Yaşayan adamlar için şiir yazıyorlardı..
İçim yanıyor anne! Saçımdan tırnağıma kadar.
Zehir zemberek bir acı. Aynen küçükken şımardığımda
ağzıma sürdüğün biberin tadı..
Yağmur duası kabul olmuş, toprak gibi kokuyor gözlerim.
Her düşen iki damla arasında, yıkanıyor ölü bedenim..

Her şey tamam sanma.
Görmüyor musun? Sende ben eksik..
Yüreğin çığlık çığlığa cümleler kurarken,
dilin avaz avaz susuyorsa çaresizsin..
Alıp başını gidebilenin hastasıyım.
Ben nereye gitsem aklım olay mahallinde kalıyor..
Hayatı yaşanır kılan hayallerdir.Hani gözümün içine bakarak çaldıkların..
Ben sadece papatyaları severdim.
Sen nerden çıktın?
İnsanlar yaşıyor ama, içleri hep ceset..
Acıyla başa çıkabilirdim belki.
Seni bana hatırlatanlar olmasaydı..
Bana geleceğin saati söyle.
Tarihi bilmesem de, beklerim seni..
Ne olurdu şimdi yani,
etrafımı sigara dumanı değil de, senin kokun sarsaydı..
Bilirmisin ne zor ıslak gözlerle uyumak.
Dokununca kanayan bir kalp taşımak.
Hasret dolu gözlerle etrafa bakmak.
Be bilirmisin ne zor bu hayatı sensiz yaşamak..
Sonra yine o his takılıyor genzime. Bi çıkış yolu bulamıyorum,
uyku tutmuyor bir türlü. Ölüyorum her sabaha karşı sessiz saatlerde..
Ve o son buluşmamızda senden gözlerimi kaçırsaydım,
aklımı kaçıracaktım..
Zaten sevda mezarlığımızda "seni seviyorum" diyemediklerimiz yatıyor..
Onlar sevgiye aç geldikleri dünyada,
sevgiye hiç doymamış olarak yaşarlar.
Ve öyle ölürler. Çünkü onlar ıssız kadınlardır..
Birisini unutmak zorundaysanız, bunu sindire sindire yapın.
Çünkü aklın zamansız öldürdükleri, yürekte amansız dirilir..
Ey hayat! Daha fazla yorma beni.
Ben fazlasıyla ödedim senin uğruna kaybettiklerimin bedelini..
Ellerim titredi gül verirken eline.
Ellerim bile anladı, ellerinin elin eline el olduğunu..
Görmezden geliyorsun hep. Gözlerini çekme benden.
Sabıkalı bir namlu gibi doğrult yarama ve ateşle.
Sadece sen kanat ömrümü, sen acıt.
Ve sen sar yine yalnızlığımı..
Ben çamurdan hayal kurdum, binalarla yıktılar..
Kendine iyi davran!
Çünkü sonradan yanında kendinden başka kimse kalmıyor..
Çünkü müziğin sesini kısarsam,
kalbimin çığlıklarını duyarım..
Gece her şeyi örtermiş.
Örterde, yürek acısının üstünü açar..
Seni sevmeye başladığım gün,
nasıl olsa kaybedecek hiçbir şeyim yok demiştim.
Oysa ki kendimi hiç hesap etmemişim..
Üzülme alıştım ben acı çekmeye.
Bir renk olsam, Allah kesin siyah olarak yaratırdı beni..
Ve bazen göz kapaklarımı, acıdan açamadığım oluyor..
Hayatımda bir kez olsun
varlığını hissetmediğim insanın,
kalıcı izlerini taşıyorum..
Ben sadece, çocukluğumda hiçbir şey düşünmeden,
erkenden uyuduğum gecelerimi özledim..
Gülüşüyle hayat veren, gidişiyle can alır..
Eskisi gibi "öpeyim de geçsin"
de diye kestim bileklerimi..
Sesimi üşüttüm sanırım.
Tir tir titriyor adını söylerken..
Tarifi kifayetsiz bir acının,
sessiz direnişçisi gibi yüreğim.
Sensizliğe devrim yapasım var..
Benim tek ikiyüzlülüğüm canım yanıyorken gülüyor olmamdı..
13 yaşında nefret ettim bu dünyadan.
24 yaşında 4 kere canıma kıymaya çalıştım.
Sevdiklerim öldü! Sevdiğim çocuk evlendi. Ciğerimi söktüler.
Şu hayatta en nefret ettiğim soru, nasılsın oldu. İyi değilim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder